Çocukların dil gelişimi konusunda araştırmacılar ve uzmanlar “Kişilerarası İletişim Becerileri” ve “Kavramsal ve Akademik Dil Becerileri” terimlerini kullanmaktadırlar. “Kişilerarası İletişim Becerileri” çocukların basit isteklerini iletmek ve sosyalleşmek için kullandığı dildir ve “Kavramsal ve Akademik Dil Becerileri” ise çocukların okulda öğrendikleri daha derin fikirleri anlatmak için kullanılan ileri düzeydeki dildir. Şöyle düşünebilirsiniz “Kişilerarası İletişim Becerileri” günlük hayatınızda insanlarla konuştuğunuz dildir. Bu dili insanlarla karşılıklı sohbet ederken kullanırız ve bu dil için gerekli olan sözcük dağarcığı ‘ekmek’, ‘sabah’ ve ‘müzik’ gibi basit kelimelerdir. “Kavramsal ve Akademik Dil Becerilerini” önce okulda daha sonra ise iş hayatında kullandığımız dildir. Bu dilde hem ‘demokrasi’ gibi kavramsal kelimeler bulunmakta hem de ‘karbüratör’ gibi uzmanlık alanı için gereken teknik kelimeler bulunmaktadır. Bu dili kullanırken etkili bir şekilde kendimizi açıklamamız (okulda kompozisyon yazmak veya müşteri için rapor hazırlamak gibi) gerekebilir. Bu iki tip dil becerilerinin arasındaki fark özellikle çift dilli çocuklar için çok önemlidir çünkü eğer bu çocuklar okulda bildikleri iki dilde de eğitim görmüyorlarsa dillerinin arasında bir eşitsizlik olabilir. Okulda eğitim gördüğü dil açısından “Kavramsal ve Akademik Dil Becerilerini” bu dilde eğitim gördüğü sırada; “Kişilerarası İletişim Becerilerini” ise öğretmenleriyle ve sınıf arkadaşlarıyla iletişim kurarken geliştirecektir. Okulda eğitim görmediği dil açısından ise “Kişilerarası İletişim Becerilerini” evde ailesiyle bu dili konuşurken öğrenecektir ama “Kavramsal ve Akademik Dil Becerilerini” öğrenebileceği bir fırsat bulunmamaktır. Bu durumu yurtdışında yaşayan Türk kardeşlerimiz açısından düşünürsek bu Türk çocukları okulda Türkçe eğitimi görüyorlarsa (veya okul dışında Türkçe eğitimi alıyorlarsa) hem “Kişilerarası İletişim Becerilerini” hem de “Kavramsal ve Akademik Dil Becerilerini” geliştirme fırsatını bulacaklardır. Ama okulda Türkçe eğitim görmeyen (ve okul dışında da Türkçe eğitimi almayan) Türk çocuklar “Kişilerarası İletişim Becerilerini” geliştirebilecek ama “Kavramsal ve Akademik Dil Becerilerini” geliştiremeyeceklerdir. Bunun sonucunda çift dilli çocukların sözcük dağarcığı daha kısıtlı olacak, kurdukları cümleler daha kısa ve basit olacak ve de Türkçeyi daha düzensiz belki daldan dala atlayarak konuşacaklardır.

Çift dilli çocukların dilleri ayrı ayrı olarak geliştiği için “Dil Yeterliliği” ve “Baskın Dil” terimleri önemli iki terimdir. “Dil Yeterliliği” bir çocuğun o dili ne kadar iyi bildiğini tanımlayan bir terimdir. O dili ne kadar doğru ve akıcı kullandığı çocuğun “Dil Yeterliliği” ile alakalıdır. Sözcük dağarcığı ve dilbilgisi “Dil Yeterliliği” ile birebir alakalıdır. Çocukların “Dil Yeterliliğini” betimlemek için ‘acemi’, ‘üstün’, ‘düşük seviye’, ‘orta seviye’ ve ‘yüksek seviye’ ifadeleri kullanılabilir. Bir çocuk düşünelim. Bu çocuk yurtdışında yaşayan Türk bir aileye doğuyor. Ailesi onunla okula başlayana kadar Türkçe konuşuyor. Bu çocuk okula başlayınca o ülkede konuşulan anadili öğrenmeye başlıyor. Önceleri bu diğer dildeki yeterliliği düşük seviye sayılıyor çünkü daha bu dili yeni öğrenmeye başlıyor. Zaman ilerledikçe ve okulda daha büyük sınıflara geçtikçe bu dildeki yeterliliği artıyor. “Baskın Dil” terimi ise çocukların çoğunlukla tercih ettiği ve kullanmakta en rahat olduğu dil için kullanılır. Mesela, bu örnekteki çocuğumuz okula ilk başladığında diğer dildeki yeterliliği düşükken baskın dili Türkçe idi. Ama sonra hem okulda bu diğer dilde okuduğu, hem arkadaşları bu diğer dilde oynadığı, hem de ailesi dışında genelde bu diğer dili konuştuğu için baskın dili bu diğer dile dönüşebilir.

Çift dilli çocuklar iki dili aynı öğreniyor olabilirler fakat hala tek bir beyinleri vardır. Bu yüzden öğrendikleri beyinlerinde bu iki dil birbirlerini etkilerler. Bu konuda 3 ana terim bulunmaktadır. Bunlardan birincisi “Dilleri Karıştırmak”tır. Bu birçok çift dilli çocuğun ebeveynlerinin endişe ettiği bir durumdur. Çocuk bildiği dilleri karıştırıp yarı bir dilde yarı diğer dilde cümleler kurabilir. Fakat aslında bu durum doğal dil gelişimin bir parçasıdır ve bu yüzden bu konuda endişe etmeye gerek yoktur. İkinci ana terim ise “Dil Aktarımı”. “Dil Aktarımı” bir dil için öğrendiği bilgiyi diğer dil için de uygulanmaktır. “Dilleri Karıştırmak” konusunda endişelenen ebeveynlerin aslında dert ettikleri şeylerden biri de olumsuz “Dil Aktarımı”dır. Olumsuz “Dil Aktarımı”nda çocuk bir dil için öğrendiği kuralı diğer dile uygular ama aslında bu diğer dilde böyle bir kural yoktur. Olumlu “Dil Aktarımı”nda uyguladığı bu kural diğer dil için de geçerlidir. Yani bir nevi bir taşla iki kuş vurmaktır. Çift dilli bir çocuk iki dili aynı anda öğrenirken önceleri olumsuz “Dil Aktarımı” yapacak ama zamanla dil yeterliliği arttıkça olumsuz “Dil Aktarımı” azalırken olumlu “Dil Aktarımı” sayesinde dil gelişimi desteklenecektir. Bu çocukların dil yetkinlikleri zamanla gelişecek ve neredeyse hiçbir zaman bildikleri dilleri karıştırmayacaklardır. Değinmek istediğim üçüncü terim ise “Dil Kaybı”dır. Eğer çift dilli çocuklar bir dile yoğunlaşıp diğer dillerini hiç kullanmamaya başlarlarsa bu diğer dillerini kaybetmeye başlarlar. “Dil Kaybı” özellikle demin örnek verdiğim çocuklarda çok yaygındır. Yurtdışında yaşayan ve Türkçe eğitim hiç görmeyen çocukların baskın dili yaşadıkların ülkenin ana dili olduktan sonra Türkçelerini unutabilirler (yani “Dil Kaybı” yaşayabilirler).