Birden fazla dil bilen çocuğunuz tek dil bilen yaşıtları gibi iyi konuşamıyor mu? Çift dilli çocuğunuz okulda zorlanıyor ve öğretmenleri bunun nedeninin onun dil becerileri olduğunu mu düşünüyor? Çocuğunuz konuşurken dilleri mi karıştırıyor?
Paniğe kapılmayın! Sizi bilgilendirmek için ben buradayım.
Ben konuya tipik bir tek dilli çocuğun dil gelişiminden girmek istiyorum. Tek dilli bir çocuk doğuyor ve etrafında herkes aynı dili konuşuyor. Büyüme süreci boyunca da aynı dile maruz kalmaya devam ediyor. Ayrıca büyükler kendi aralarında da aynı dili konuşuyorlar. Dışarı gezmeye gittiklerinde gene o dil konuşuluyor. Okula başlıyor ve yıllardır bildiği dilde eğitim görüyor. Arkadaşlarıyla bu dilde konuşuyor.
Peki, tipik bir çift dilli çocuğun dil gelişimi neye benziyor? Bunun cevabını ben bilmiyorum. Araştırmacılar da bilmiyor. Çünkü konu çift dillilik olunca bir genelleme yapamıyoruz. Çift dilli çocukların dil gelişimini etkileyen bir sürü detay var. Öncelikle çocuğun öğrendiği diller bulunduğu ülkede iki ana resmi dili mi oluşturuyor? Yoksa bulunduğu ülke çoğunlukla tek dilli bir ülke ve çift dilli çocuğun iki dil öğreniyor olması olağan dışı mı? Peki çocuğun öğrendiği dillerden ülkesinin dili olmayanı o ülkede ne kadar saygı görüyor? O dil Dünya dili mi sayılıyor yoksa azınlık dili mi? Bu genel etkenlerin dışında ailesel etkenler de çok önemli. Mesela evdekilerin çocuğun öğrendiği dillerdeki seviyesi nedir? Ailede bu iki dili kullanma oranı nedir? Uzun lafın kısası maalesef tipik bir çift dilli çocuk bulunmamaktadır. Bu durum birden fazla dil öğrenen çocukların dil gelişimini takip etmemizi zorlaştırıyor çünkü normal nedir bilmediğimiz için bu çocukların dil gelişimde bir gecikme veya zorlanma var mı anlayamıyoruz. Konuşma terapistlerinin her zaman altını çizdiği nokta, erken teşhis ve tedavinin her daim en başarılı sonuçlara ulaşmayı sağlamasıdır. Birden fazla dil öğrenen çocuklarda normal dil gelişimi nedir bilmediğimiz için erken teşhis mümkün olmuyor. Genelde bu çocukların dil güçlükleri fazlasıyla ağırlaşınca fark ediliyor.
Öncelikle dil güçlüklerinin başka etkenler nedeniyle yaşamadıklarından emin olmak için çift dilli çocuklar göz doktoru, odyolog (veya kulak burun boğaz doktoru) ve psikolog tarafından değerlendirilir. Zira tahtayı veya önündeki kağıdı görmeyen çocuğun okumada zorlanması, öğretmenini tam duyamayan çocuğun onu anlaması veya zihinsel problemler yaşayan çocuğun dersi takip etmesi kolay değildir. Çift dilli çocuğun dil güçlüklerinin kaynağı bu tarz etkenler olmadığından emin olunduğunda sıra konuşma terapistine gelir. Danışılan konuşma terapisti önce çift dilli çocuğun bildiği dilleri konuşabilme ve anlayabilme becerilerini değerlendirir bu nedenle de her iki dilde de testler uygular. Sonra çift dilli çocuğun konuşabildiği iki dildeki okuma ve yazma becerileri değerlendirilir. Eğer iki dili de bilen bir konuşma terapisti bulamazsanız iki konuşma terapisti bu konuda beraber çalışabilir veya bir konuşma terapisti diğer dili değerlendirirken bir asistan kullanabilir. Çift dilli çocuklara ölçek uygulamak kolaydır. Önemli olan bu ölçekleri konuşma terapistinin nasıl yorumlayacağıdır. Eğer ölçekler çift dilli bir çocuğun konuşma, anlama, okuma veya yazma becerilerini düşük bulmuşsa burada unutulmaması gereken tek dilli çocuklara nazaran düşük bulunmuş olmasıdır. Ama zaten çift dilli çocukların konuşma, anlama, okuma veya yazma becerilerinde tek dilli çocuklardan geri olması doğaldır çünkü onlar aynı anda iki dil öğrenmektedirler. O zaman konuşma terapistleri bu ölçekleri neden uyguluyor sorusu aklınıza gelebilir. Burada amaç, çocukların gelişimini takip edebilmektir. Böylece bir sene sonra çocukların dil gelişimi gene değerlendirildiklerinde ne kadar gelişme kaydettiklerini görebiliriz. Mesela bir çift dilli çocuğun ilk değerlendirmede dil becerileri tek dilli çocuklardan 3 sene gerideyse ama bir sene sonra tek dilli çocuklardan sadece bir sene gerideyse bu aslında bu çift dilli çocuğun çok büyük gelişme gösterdiğinin belirtisidir. Eğer onu önceden değerlendirmiş olmasaydık bu gelişmenin farkında olamazdık! Çift dilli çocuğun konuşma, anlama, okuma veya yazma becerileri düşük çıktığında konuşma terapisti dinamik test uygular. Dinamik test çerçevesinde konuşma terapisti çift dilli çocuğa konuşma, anlama, okuma veya yazma becerileri ile ilgili yeni bir şey öğretir ve sonra bu yeni bilgiyi test eder. Böylece çift dilli çocuğun öğrenme becerilerini test etmiş olur. Dil güçlüğü çeken bir çocuk bir terapi seansında bu güçlüklerini aşamaz. Onun uzun bir terapi sürecinden geçmesi gerekmektedir. Dinamik test yöntemi ile çift dilli çocuk değerlendirildiğinde ona öğretileni hemen kapıyorsa eğer bu dil güçlüğünün olmadığının bir belirtisidir. Ayrıca, dil güçlüğü çeken çocuklarda zihinsel engel olmamasına rağmen bu çocuklar bazı zeka çalışmalarında (ör. işlem hızı veya çalışma belleği) zorlanırlar. Bu çalışmaların bazılarını psikolog yapmalıdır ama bazılarını konuşma terapisti de uygulayabilir. Bu çalışmalar da konuşma terapistine tanı koymaya çalışırken ışık tutacaktır. Burada tekrardan dil güçlükleri tanısını koymak için farklı uzmanlık alanları olan terapistlerin ve doktorların beraber çalışmasının öneminin altını çizmiş olduk.
Peki bu durumda ne yapabiliriz? Ebeveynler ve eğiticiler olarak bu konudaki farkındalığımızı arttırıp, çift dilli çocuklara fazladan destek verip onların gelişimini yakından takip edebiliriz. Ben iletişim bozuklarının elimizden geldiğince önüne geçme taraftarıyım. Eğer çift dilli çocuklara bol destek verirsek onlardaki dil güçlüklerini önleyebilir veya bu güçlüklerin etkilerini azaltabiliriz.
Farkındalığı arttırmanın bir parçası olarak size bazı terimler sunmak istiyorum.
Çocukların dil gelişimi konusunda araştırmacılar ve uzmanlar “Kişilerarası İletişim Becerileri” ve “Kavramsal ve Akademik Dil Becerileri” terimlerini kullanmaktadırlar. “Kişilerarası İletişim Becerileri” çocukların basit isteklerini iletmek ve sosyalleşmek için kullandığı dildir ve “Kavramsal ve Akademik Dil Becerileri” ise çocukların okulda öğrendikleri daha derin fikirleri anlatmak için kullanılan ileri düzeydeki dildir. Şöyle düşünebilirsiniz “Kişilerarası İletişim Becerileri” günlük hayatınızda insanlarla konuştuğunuz dildir. Bu dili insanlarla karşılıklı sohbet ederken kullanırız ve bu dil için gerekli olan sözcük dağarcığı ‘ekmek’, ‘sabah’ ve ‘müzik’ gibi basit kelimelerdir. “Kavramsal ve Akademik Dil Becerilerini” önce okulda daha sonra ise iş hayatında kullandığımız dildir. Bu dilde hem ‘demokrasi’ gibi kavramsal kelimeler bulunmakta hem de ‘karbüratör’ gibi uzmanlık alanı için gereken teknik kelimeler bulunmaktadır. Bu dili kullanırken etkili bir şekilde kendimizi açıklamamız (okulda kompozisyon yazmak veya müşteri için rapor hazırlamak gibi) gerekebilir. Bu iki tip dil becerilerinin arasındaki fark özellikle çift dilli çocuklar için çok önemlidir çünkü eğer bu çocuklar okulda bildikleri iki dilde de eğitim görmüyorlarsa dillerinin arasında bir eşitsizlik olabilir. Okulda eğitim gördüğü dil açısından “Kavramsal ve Akademik Dil Becerilerini” bu dilde eğitim gördüğü sırada; “Kişilerarası İletişim Becerilerini” ise öğretmenleriyle ve sınıf arkadaşlarıyla iletişim kurarken geliştirecektir. Okulda eğitim görmediği dil açısından ise “Kişilerarası İletişim Becerilerini” evde ailesiyle bu dili konuşurken öğrenecektir ama “Kavramsal ve Akademik Dil Becerilerini” öğrenebileceği bir fırsat bulunmamaktır. Bu durumu yurtdışında yaşayan Türk kardeşlerimiz açısından düşünürsek bu Türk çocukları okulda Türkçe eğitimi görüyorlarsa (veya okul dışında Türkçe eğitimi alıyorlarsa) hem “Kişilerarası İletişim Becerilerini” hem de “Kavramsal ve Akademik Dil Becerilerini” geliştirme fırsatını bulacaklardır. Ama okulda Türkçe eğitim görmeyen (ve okul dışında da Türkçe eğitimi almayan) Türk çocuklar “Kişilerarası İletişim Becerilerini” geliştirebilecek ama “Kavramsal ve Akademik Dil Becerilerini” geliştiremeyeceklerdir. Bunun sonucunda çift dilli çocukların sözcük dağarcığı daha kısıtlı olacak, kurdukları cümleler daha kısa ve basit olacak ve de Türkçeyi daha düzensiz belki daldan dala atlayarak konuşacaklardır.
Çift dilli çocukların dilleri ayrı ayrı olarak geliştiği için “Dil Yeterliliği” ve “Baskın Dil” terimleri önemli iki terimdir. “Dil Yeterliliği” bir çocuğun o dili ne kadar iyi bildiğini tanımlayan bir terimdir. O dili ne kadar doğru ve akıcı kullandığı çocuğun “Dil Yeterliliği” ile alakalıdır. Sözcük dağarcığı ve dilbilgisi “Dil Yeterliliği” ile birebir alakalıdır. Çocukların “Dil Yeterliliğini” betimlemek için ‘acemi’, ‘üstün’, ‘düşük seviye’, ‘orta seviye’ ve ‘yüksek seviye’ ifadeleri kullanılabilir. Bir çocuk düşünelim. Bu çocuk yurtdışında yaşayan Türk bir aileye doğuyor. Ailesi onunla okula başlayana kadar Türkçe konuşuyor. Bu çocuk okula başlayınca o ülkede konuşulan anadili öğrenmeye başlıyor. Önceleri bu diğer dildeki yeterliliği düşük seviye sayılıyor çünkü daha bu dili yeni öğrenmeye başlıyor. Zaman ilerledikçe ve okulda daha büyük sınıflara geçtikçe bu dildeki yeterliliği artıyor. “Baskın Dil” terimi ise çocukların çoğunlukla tercih ettiği ve kullanmakta en rahat olduğu dil için kullanılır. Mesela, bu örnekteki çocuğumuz okula ilk başladığında diğer dildeki yeterliliği düşükken baskın dili Türkçe idi. Ama sonra hem okulda bu diğer dilde okuduğu, hem arkadaşları bu diğer dilde oynadığı, hem de ailesi dışında genelde bu diğer dili konuştuğu için baskın dili bu diğer dile dönüşebilir.
Çift dilli çocuklar iki dili aynı öğreniyor olabilirler fakat hala tek bir beyinleri vardır. Bu yüzden öğrendikleri beyinlerinde bu iki dil birbirlerini etkilerler. Bu konuda 3 ana terim bulunmaktadır. Bunlardan birincisi “Dilleri Karıştırmak”tır. Bu birçok çift dilli çocuğun ebeveynlerinin endişe ettiği bir durumdur. Çocuk bildiği dilleri karıştırıp yarı bir dilde yarı diğer dilde cümleler kurabilir. Fakat aslında bu durum doğal dil gelişimin bir parçasıdır ve bu yüzden bu konuda endişe etmeye gerek yoktur. İkinci ana terim ise “Dil Aktarımı”. “Dil Aktarımı” bir dil için öğrendiği bilgiyi diğer dil için de uygulanmaktır. “Dilleri Karıştırmak” konusunda endişelenen ebeveynlerin aslında dert ettikleri şeylerden biri de olumsuz “Dil Aktarımı”dır. Olumsuz “Dil Aktarımı”nda çocuk bir dil için öğrendiği kuralı diğer dile uygular ama aslında bu diğer dilde böyle bir kural yoktur. Olumlu “Dil Aktarımı”nda uyguladığı bu kural diğer dil için de geçerlidir. Yani bir nevi bir taşla iki kuş vurmaktır. Çift dilli bir çocuk iki dili aynı anda öğrenirken önceleri olumsuz “Dil Aktarımı” yapacak ama zamanla dil yeterliliği arttıkça olumsuz “Dil Aktarımı” azalırken olumlu “Dil Aktarımı” sayesinde dil gelişimi desteklenecektir. Bu çocukların dil yetkinlikleri zamanla gelişecek ve neredeyse hiçbir zaman bildikleri dilleri karıştırmayacaklardır. Değinmek istediğim üçüncü terim ise “Dil Kaybı”dır. Eğer çift dilli çocuklar bir dile yoğunlaşıp diğer dillerini hiç kullanmamaya başlarlarsa bu diğer dillerini kaybetmeye başlarlar. “Dil Kaybı” özellikle demin örnek verdiğim çocuklarda çok yaygındır. Yurtdışında yaşayan ve Türkçe eğitim hiç görmeyen çocukların baskın dili yaşadıkların ülkenin ana dili olduktan sonra Türkçelerini unutabilirler (yani “Dil Kaybı” yaşayabilirler).
Açıkçası çift dili olmak her zaman kolay değildir. Çocuklar, hem dil yeterliliği açısından sorun veya stres yaşayabilir hem de eğer bildiği dillerden biri yaşadığı ülkede hor görülen bir dilse sosyal veya psikolojik açıdan güçlük çekebilirler. Fakat, çift dilliliğin birçok kazancı da vardır. İki dil bilmek beyni genç tutar ve çeşitli zeka becerilerinin gelişimine yardımcı olur. Ayrıca, iki dil bilmek daha fazla insanla iletişim kurabileceğimiz anlamına gelir. Ben çift dilliliği bir zenginlik olarak düşünüyorum. Birçok araştırmacı ve uzman da böyle düşünmektedir. Fakat, bizler sizlerin ve ailelerinizin kişisel durumunuzu bilemeyiz. Dolayısıyla burada bize sadece sizleri bilgilendirmek ve desteklemek düşer.
Battle, D. E. (2002). Communication disorders in multicultural populations. Boston, MA: Butterworth-Heinemann.
Goldstein, B. (2000). Cultural and linguistic diversity resource guide for speech-language pathologists. Clifton Park, NY: Delmar, Cengage Learning.
Langdon, H. (2008). Assessment and intervention for communication disorders in culturally and linguistically diverse populations. Clifton Park, NY: Delmar, Cengage Learning.
Paul, R. (2001). Language disorders from infancy to adolescence: Assessment and intervention. Boston: C. V. Mosby.
Roseberry-McKibbin, C. (2007). Language disorders in children: A multicultural and case perspective. Boston: Allyn & Bacon. Centeno, J. G. (2009). Issues and principles in service delivery to communicatively impaired minority bilingual adults in neurorehabilitation. Seminars in Speech and Language, 30 (3), 139-152.
Birden fazla dil bilen çocuğunuz tek dil bilen yaşıtları gibi iyi konuşamıyor mu? Çift dilli çocuğunuz okulda zorlanıyor ve öğretmenleri bunun nedeninin onun dil becerileri olduğunu mu düşünüyor? Çocuğunuz konuşurken dilleri mi karıştırıyor?
Paniğe kapılmayın! Sizi bilgilendirmek için ben buradayım.
Ben konuya tipik bir tek dilli çocuğun dil gelişiminden girmek istiyorum. Tek dilli bir çocuk doğuyor ve etrafında herkes aynı dili konuşuyor. Büyüme süreci boyunca da aynı dile maruz kalmaya devam ediyor. Ayrıca büyükler kendi aralarında da aynı dili konuşuyorlar. Dışarı gezmeye gittiklerinde gene o dil konuşuluyor. Okula başlıyor ve yıllardır bildiği dilde eğitim görüyor. Arkadaşlarıyla bu dilde konuşuyor.
Peki, tipik bir çift dilli çocuğun dil gelişimi neye benziyor? Bunun cevabını ben bilmiyorum. Araştırmacılar da bilmiyor. Çünkü konu çift dillilik olunca bir genelleme yapamıyoruz. Çift dilli çocukların dil gelişimini etkileyen bir sürü detay var. Öncelikle çocuğun öğrendiği diller bulunduğu ülkede iki ana resmi dili mi oluşturuyor? Yoksa bulunduğu ülke çoğunlukla tek dilli bir ülke ve çift dilli çocuğun iki dil öğreniyor olması olağan dışı mı? Peki çocuğun öğrendiği dillerden ülkesinin dili olmayanı o ülkede ne kadar saygı görüyor? O dil Dünya dili mi sayılıyor yoksa azınlık dili mi? Bu genel etkenlerin dışında ailesel etkenler de çok önemli. Mesela evdekilerin çocuğun öğrendiği dillerdeki seviyesi nedir? Ailede bu iki dili kullanma oranı nedir? Uzun lafın kısası maalesef tipik bir çift dilli çocuk bulunmamaktadır. Bu durum birden fazla dil öğrenen çocukların dil gelişimini takip etmemizi zorlaştırıyor çünkü normal nedir bilmediğimiz için bu çocukların dil gelişimde bir gecikme veya zorlanma var mı anlayamıyoruz. Konuşma terapistlerinin her zaman altını çizdiği nokta, erken teşhis ve tedavinin her daim en başarılı sonuçlara ulaşmayı sağlamasıdır. Birden fazla dil öğrenen çocuklarda normal dil gelişimi nedir bilmediğimiz için erken teşhis mümkün olmuyor. Genelde bu çocukların dil güçlükleri fazlasıyla ağırlaşınca fark ediliyor.
Öncelikle dil güçlüklerinin başka etkenler nedeniyle yaşamadıklarından emin olmak için çift dilli çocuklar göz doktoru, odyolog (veya kulak burun boğaz doktoru) ve psikolog tarafından değerlendirilir. Zira tahtayı veya önündeki kağıdı görmeyen çocuğun okumada zorlanması, öğretmenini tam duyamayan çocuğun onu anlaması veya zihinsel problemler yaşayan çocuğun dersi takip etmesi kolay değildir. Çift dilli çocuğun dil güçlüklerinin kaynağı bu tarz etkenler olmadığından emin olunduğunda sıra konuşma terapistine gelir. Danışılan konuşma terapisti önce çift dilli çocuğun bildiği dilleri konuşabilme ve anlayabilme becerilerini değerlendirir bu nedenle de her iki dilde de testler uygular. Sonra çift dilli çocuğun konuşabildiği iki dildeki okuma ve yazma becerileri değerlendirilir. Eğer iki dili de bilen bir konuşma terapisti bulamazsanız iki konuşma terapisti bu konuda beraber çalışabilir veya bir konuşma terapisti diğer dili değerlendirirken bir asistan kullanabilir. Çift dilli çocuklara ölçek uygulamak kolaydır. Önemli olan bu ölçekleri konuşma terapistinin nasıl yorumlayacağıdır. Eğer ölçekler çift dilli bir çocuğun konuşma, anlama, okuma veya yazma becerilerini düşük bulmuşsa burada unutulmaması gereken tek dilli çocuklara nazaran düşük bulunmuş olmasıdır. Ama zaten çift dilli çocukların konuşma, anlama, okuma veya yazma becerilerinde tek dilli çocuklardan geri olması doğaldır çünkü onlar aynı anda iki dil öğrenmektedirler. O zaman konuşma terapistleri bu ölçekleri neden uyguluyor sorusu aklınıza gelebilir. Burada amaç, çocukların gelişimini takip edebilmektir. Böylece bir sene sonra çocukların dil gelişimi gene değerlendirildiklerinde ne kadar gelişme kaydettiklerini görebiliriz. Mesela bir çift dilli çocuğun ilk değerlendirmede dil becerileri tek dilli çocuklardan 3 sene gerideyse ama bir sene sonra tek dilli çocuklardan sadece bir sene gerideyse bu aslında bu çift dilli çocuğun çok büyük gelişme gösterdiğinin belirtisidir. Eğer onu önceden değerlendirmiş olmasaydık bu gelişmenin farkında olamazdık! Çift dilli çocuğun konuşma, anlama, okuma veya yazma becerileri düşük çıktığında konuşma terapisti dinamik test uygular. Dinamik test çerçevesinde konuşma terapisti çift dilli çocuğa konuşma, anlama, okuma veya yazma becerileri ile ilgili yeni bir şey öğretir ve sonra bu yeni bilgiyi test eder. Böylece çift dilli çocuğun öğrenme becerilerini test etmiş olur. Dil güçlüğü çeken bir çocuk bir terapi seansında bu güçlüklerini aşamaz. Onun uzun bir terapi sürecinden geçmesi gerekmektedir. Dinamik test yöntemi ile çift dilli çocuk değerlendirildiğinde ona öğretileni hemen kapıyorsa eğer bu dil güçlüğünün olmadığının bir belirtisidir. Ayrıca, dil güçlüğü çeken çocuklarda zihinsel engel olmamasına rağmen bu çocuklar bazı zeka çalışmalarında (ör. işlem hızı veya çalışma belleği) zorlanırlar. Bu çalışmaların bazılarını psikolog yapmalıdır ama bazılarını konuşma terapisti de uygulayabilir. Bu çalışmalar da konuşma terapistine tanı koymaya çalışırken ışık tutacaktır. Burada tekrardan dil güçlükleri tanısını koymak için farklı uzmanlık alanları olan terapistlerin ve doktorların beraber çalışmasının öneminin altını çizmiş olduk.
Peki bu durumda ne yapabiliriz? Ebeveynler ve eğiticiler olarak bu konudaki farkındalığımızı arttırıp, çift dilli çocuklara fazladan destek verip onların gelişimini yakından takip edebiliriz. Ben iletişim bozuklarının elimizden geldiğince önüne geçme taraftarıyım. Eğer çift dilli çocuklara bol destek verirsek onlardaki dil güçlüklerini önleyebilir veya bu güçlüklerin etkilerini azaltabiliriz.
Farkındalığı arttırmanın bir parçası olarak size bazı terimler sunmak istiyorum.
Çocukların dil gelişimi konusunda araştırmacılar ve uzmanlar “Kişilerarası İletişim Becerileri” ve “Kavramsal ve Akademik Dil Becerileri” terimlerini kullanmaktadırlar. “Kişilerarası İletişim Becerileri” çocukların basit isteklerini iletmek ve sosyalleşmek için kullandığı dildir ve “Kavramsal ve Akademik Dil Becerileri” ise çocukların okulda öğrendikleri daha derin fikirleri anlatmak için kullanılan ileri düzeydeki dildir. Şöyle düşünebilirsiniz “Kişilerarası İletişim Becerileri” günlük hayatınızda insanlarla konuştuğunuz dildir. Bu dili insanlarla karşılıklı sohbet ederken kullanırız ve bu dil için gerekli olan sözcük dağarcığı ‘ekmek’, ‘sabah’ ve ‘müzik’ gibi basit kelimelerdir. “Kavramsal ve Akademik Dil Becerilerini” önce okulda daha sonra ise iş hayatında kullandığımız dildir. Bu dilde hem ‘demokrasi’ gibi kavramsal kelimeler bulunmakta hem de ‘karbüratör’ gibi uzmanlık alanı için gereken teknik kelimeler bulunmaktadır. Bu dili kullanırken etkili bir şekilde kendimizi açıklamamız (okulda kompozisyon yazmak veya müşteri için rapor hazırlamak gibi) gerekebilir. Bu iki tip dil becerilerinin arasındaki fark özellikle çift dilli çocuklar için çok önemlidir çünkü eğer bu çocuklar okulda bildikleri iki dilde de eğitim görmüyorlarsa dillerinin arasında bir eşitsizlik olabilir. Okulda eğitim gördüğü dil açısından “Kavramsal ve Akademik Dil Becerilerini” bu dilde eğitim gördüğü sırada; “Kişilerarası İletişim Becerilerini” ise öğretmenleriyle ve sınıf arkadaşlarıyla iletişim kurarken geliştirecektir. Okulda eğitim görmediği dil açısından ise “Kişilerarası İletişim Becerilerini” evde ailesiyle bu dili konuşurken öğrenecektir ama “Kavramsal ve Akademik Dil Becerilerini” öğrenebileceği bir fırsat bulunmamaktır. Bu durumu yurtdışında yaşayan Türk kardeşlerimiz açısından düşünürsek bu Türk çocukları okulda Türkçe eğitimi görüyorlarsa (veya okul dışında Türkçe eğitimi alıyorlarsa) hem “Kişilerarası İletişim Becerilerini” hem de “Kavramsal ve Akademik Dil Becerilerini” geliştirme fırsatını bulacaklardır. Ama okulda Türkçe eğitim görmeyen (ve okul dışında da Türkçe eğitimi almayan) Türk çocuklar “Kişilerarası İletişim Becerilerini” geliştirebilecek ama “Kavramsal ve Akademik Dil Becerilerini” geliştiremeyeceklerdir. Bunun sonucunda çift dilli çocukların sözcük dağarcığı daha kısıtlı olacak, kurdukları cümleler daha kısa ve basit olacak ve de Türkçeyi daha düzensiz belki daldan dala atlayarak konuşacaklardır.
Çift dilli çocukların dilleri ayrı ayrı olarak geliştiği için “Dil Yeterliliği” ve “Baskın Dil” terimleri önemli iki terimdir. “Dil Yeterliliği” bir çocuğun o dili ne kadar iyi bildiğini tanımlayan bir terimdir. O dili ne kadar doğru ve akıcı kullandığı çocuğun “Dil Yeterliliği” ile alakalıdır. Sözcük dağarcığı ve dilbilgisi “Dil Yeterliliği” ile birebir alakalıdır. Çocukların “Dil Yeterliliğini” betimlemek için ‘acemi’, ‘üstün’, ‘düşük seviye’, ‘orta seviye’ ve ‘yüksek seviye’ ifadeleri kullanılabilir. Bir çocuk düşünelim. Bu çocuk yurtdışında yaşayan Türk bir aileye doğuyor. Ailesi onunla okula başlayana kadar Türkçe konuşuyor. Bu çocuk okula başlayınca o ülkede konuşulan anadili öğrenmeye başlıyor. Önceleri bu diğer dildeki yeterliliği düşük seviye sayılıyor çünkü daha bu dili yeni öğrenmeye başlıyor. Zaman ilerledikçe ve okulda daha büyük sınıflara geçtikçe bu dildeki yeterliliği artıyor. “Baskın Dil” terimi ise çocukların çoğunlukla tercih ettiği ve kullanmakta en rahat olduğu dil için kullanılır. Mesela, bu örnekteki çocuğumuz okula ilk başladığında diğer dildeki yeterliliği düşükken baskın dili Türkçe idi. Ama sonra hem okulda bu diğer dilde okuduğu, hem arkadaşları bu diğer dilde oynadığı, hem de ailesi dışında genelde bu diğer dili konuştuğu için baskın dili bu diğer dile dönüşebilir.
Çift dilli çocuklar iki dili aynı öğreniyor olabilirler fakat hala tek bir beyinleri vardır. Bu yüzden öğrendikleri beyinlerinde bu iki dil birbirlerini etkilerler. Bu konuda 3 ana terim bulunmaktadır. Bunlardan birincisi “Dilleri Karıştırmak”tır. Bu birçok çift dilli çocuğun ebeveynlerinin endişe ettiği bir durumdur. Çocuk bildiği dilleri karıştırıp yarı bir dilde yarı diğer dilde cümleler kurabilir. Fakat aslında bu durum doğal dil gelişimin bir parçasıdır ve bu yüzden bu konuda endişe etmeye gerek yoktur. İkinci ana terim ise “Dil Aktarımı”. “Dil Aktarımı” bir dil için öğrendiği bilgiyi diğer dil için de uygulanmaktır. “Dilleri Karıştırmak” konusunda endişelenen ebeveynlerin aslında dert ettikleri şeylerden biri de olumsuz “Dil Aktarımı”dır. Olumsuz “Dil Aktarımı”nda çocuk bir dil için öğrendiği kuralı diğer dile uygular ama aslında bu diğer dilde böyle bir kural yoktur. Olumlu “Dil Aktarımı”nda uyguladığı bu kural diğer dil için de geçerlidir. Yani bir nevi bir taşla iki kuş vurmaktır. Çift dilli bir çocuk iki dili aynı anda öğrenirken önceleri olumsuz “Dil Aktarımı” yapacak ama zamanla dil yeterliliği arttıkça olumsuz “Dil Aktarımı” azalırken olumlu “Dil Aktarımı” sayesinde dil gelişimi desteklenecektir. Bu çocukların dil yetkinlikleri zamanla gelişecek ve neredeyse hiçbir zaman bildikleri dilleri karıştırmayacaklardır. Değinmek istediğim üçüncü terim ise “Dil Kaybı”dır. Eğer çift dilli çocuklar bir dile yoğunlaşıp diğer dillerini hiç kullanmamaya başlarlarsa bu diğer dillerini kaybetmeye başlarlar. “Dil Kaybı” özellikle demin örnek verdiğim çocuklarda çok yaygındır. Yurtdışında yaşayan ve Türkçe eğitim hiç görmeyen çocukların baskın dili yaşadıkların ülkenin ana dili olduktan sonra Türkçelerini unutabilirler (yani “Dil Kaybı” yaşayabilirler).
Açıkçası çift dili olmak her zaman kolay değildir. Çocuklar, hem dil yeterliliği açısından sorun veya stres yaşayabilir hem de eğer bildiği dillerden biri yaşadığı ülkede hor görülen bir dilse sosyal veya psikolojik açıdan güçlük çekebilirler. Fakat, çift dilliliğin birçok kazancı da vardır. İki dil bilmek beyni genç tutar ve çeşitli zeka becerilerinin gelişimine yardımcı olur. Ayrıca, iki dil bilmek daha fazla insanla iletişim kurabileceğimiz anlamına gelir. Ben çift dilliliği bir zenginlik olarak düşünüyorum. Birçok araştırmacı ve uzman da böyle düşünmektedir. Fakat, bizler sizlerin ve ailelerinizin kişisel durumunuzu bilemeyiz. Dolayısıyla burada bize sadece sizleri bilgilendirmek ve desteklemek düşer.
Battle, D. E. (2002). Communication disorders in multicultural populations. Boston, MA: Butterworth-Heinemann.
Goldstein, B. (2000). Cultural and linguistic diversity resource guide for speech-language pathologists. Clifton Park, NY: Delmar, Cengage Learning.
Langdon, H. (2008). Assessment and intervention for communication disorders in culturally and linguistically diverse populations. Clifton Park, NY: Delmar, Cengage Learning.
Paul, R. (2001). Language disorders from infancy to adolescence: Assessment and intervention. Boston: C. V. Mosby.
Roseberry-McKibbin, C. (2007). Language disorders in children: A multicultural and case perspective. Boston: Allyn & Bacon. Centeno, J. G. (2009). Issues and principles in service delivery to communicatively impaired minority bilingual adults in neurorehabilitation. Seminars in Speech and Language, 30 (3), 139-152.